Müstehcenlik suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yedinci Bölümü Genel Ahlaka Karşı Suçlar’da 226. Maddesinde düzenlenmiştir.

MÜSTEHCENLİK SUÇU (TCK 226) VE EMSAL KARARLAR

MÜSTEHCENLİK SUÇU VE EMSAL KARARLAR

Bu yazımızda müstehcenlik suçundan bahsedeceğiz ve emsal kararlar sunacağız. Müstehcenlik suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yedinci Bölümü Genel Ahlaka Karşı Suçlar’da 226. Maddesinde düzenlenmiştir.

TCK’nın 226. Maddesi şu şekildedir :

“(1)

a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,

b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten,

c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden,

d) Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya veren,

e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan, f) Bu ürünlerin reklamını yapan, Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(3) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları, temsili çocuk görüntülerini veya çocuk gibi görünen kişileri kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

 (4) Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(5) Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(6) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

 (7) Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.

Müstehcenlik suçu çocuklara karşı da, yetişkinlere karşı da yani topluma karşı işlenebilmektedir. Maddenin 1. Fıkrasında çocuklara karşı suçun işlenişinden bahsedilmiştir.

2. Fıkrasında müstehcen verileri basın ve yayın yoluyla yayınlanması ve buna aracılık etmesinden bahsetmektedir. Burada suç sadece çocuklara karşı değil topluma karşı işlenmektedir. 

3. fıkrasının birinci cümlesinde müstehcenlik görüntü, yazı ve sözlerde çocukları kullanmak, temsili çocuk görüntülerini ve çocuk gibi görünenleri kullanmak fiilinin cezası belirtilmiştir. 2. Cümlesinde ise çocukların kullanıldığı bu ürünleri ülkeye sokma, çoğaltma, depolama, bulundurma vb. fiilllerin cezasını belirtmiştir. Bu madde en sık karşılaştığımız maddedir.

4. fıkrasında ise şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni ile ve doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri ülkeye sokma, çoğaltma, depolama, bulundurma vb. fiilllerin cezasını belirtmiştir.

5. fıkrada ise üçüncü ve dördüncü fıkradaki ürünleri basın yayın yoluyla yayınlayan veya bunları çocukların görmesini ve okumasını sağlamanın cezası belirtilmiştir.

Devamında ise tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanacağı ve bilimsel, edebi ve sanatsal eserlerin istisna tutulacağı belirtilmiştir.

Kanun koyucu burada birçok seçimlik hareket düzenlenmiş, toplumun ve çocukların müstehcen ürünlerden korunmasını hedeflemektedir

Müstehcenlik suçu ile ilgili bir avukata ihtiyacınız varsa bizlere ulaşabilirsiniz.

MÜSTEHCENLİK SUÇU EMSAL KARARLAR

MÜSTEHCEN ÜRÜNLERİN İNTERNETTEN PAYLAŞILMASI, BASIN YAYIN YOLUYLA YAYMA SUÇUNUN OLUŞTUĞUNU GÖSTERMEZ.

BASIN YAYIN YOLUYLA YAYMA OLUŞABİLMESİ İÇİN, ÜRÜNLERİN BELİRSİZ SAYIDA KİŞİYE ULAŞMASI İMKANI OLMALIDIR. BELİRLİ KİŞİLERE YAPILAN PAYLAŞIM BASIN YAYIN YOLUYLA YAYMA SUÇUNU OLUŞTURMAZ.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 2020 / 15644 Esas 2021 / 9009 Karar sy ilamı :

1) TCK’nın 226. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçunun üçüncü fıkrasında müstehcenliğe karşı çocukları korumaya yönelik iki ayrı suç tanımına yer verilmiştir. Bunlardan birincisi; müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması suretiyle oluşmaktadır. İkinci suç ise, bu ürünlerin ülkeye sokulması, çoğaltılması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, ihracı, bulundurulması ya da başkalarının kullanımına sunulması fiillerinden birinin işlenmesiyle oluşmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında, çocuk istismarı raporlama sistemi (Cybertipline) raporu ile bir kız çocuğuna ait müstehcen içerikli fotoğrafın internet üzerinden yayınladığının tespit edilmesi üzerine yürütülen soruşturmada; sanığın “v-kontakt” isimli sosyal paylaşım sitesindeki hesabından, çocukların kullanıldığı müstehcen içerikli fotoğrafı internet ortamında yayınladığının kabul olunarak,

sanığın TCK’nın 226/3. maddesinin ilk cümlesi uyarınca mahkumiyetine karar verildiği olayda; müstehcen görüntü içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanma suçu açısından, görüntülerin sanık tarafından üretildiğine ilişkin delillerin nelerden ibaret olduğu gösterilmeden TCK’nın 226/3-2. cümlesi yerine aynı maddenin 1. cümlesi ile hüküm kurulması,

2) İddianameye konu görüntülerde hem çocukların kullanıldığı cinsel içerikli görüntülerin bulundurduğunun tespiti, hem de bu görüntülerin internet ortamında yayınladığının tespiti halinde ise, her ne kadar sanığın eylemleri TCK’nın 226/3. maddesinin son cümlesi ve 226/5. maddesindeki iki ayrı suçu oluştursa da, TCK’nın 44. maddesinde tanımlanan fikri içtima kuralı gereğince en ağır cezayı öngören TCK nın 226/5. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmelidir.

Müstehcen ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayma suçunda, yayma eylemi internet vasıtasıyla gerçekleşmiş ise, bu içeriğe belirsiz sayıda kişinin ulaşma imkanının bulunması gerekmektedir. Ürünün yalnızca belirli bazı kişilere ulaştırılması veya internetin bireysel bir iletişimi gerçekleştirilmek amacıyla kullanılması hallerinde TCK’nın 226/5. maddesindeki suçun unsuru gerçekleşmeyecektir.

İncelemeye konu olayda; konusunda uzman bilirkişilerce inceleme yaptırılarak, sanığın “v-kontakt” isimli sosyal paylaşım sitesindeki hesabından, çocukların kullanıldığı müstehcen içerikli fotoğrafı internet ortamında, belirsiz sayıda kişinin ulaşmasına imkan verecek şekilde yayınlayıp yayınlamadığının tespit edilmesi, sonucuna göre TCK’nın 226/5. maddesinin beşinci fıkrasının uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının Yargıtay denetimine imkan verecek şekilde belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Sonuç: Kanuna aykırı ve sanık …’nın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak, hükmün BOZULMASINA

MÜSTEHCEN OLDUĞU DEĞERLENDİRİLEN GÖRÜNTÜLER HAKKINDA DETAYLI BİLİRKİŞİ RAPORU ALDIRILMALIDIR.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi  2020 / 13866 Esas  2021 / 1448 Karar sy. İlamı :

Ancak; 1- Sanığın iş yerinde yapılan aramada ele geçirilen ve müstehcen olduğu değerlendirilen görüntülerin tamamı hakkında detaylı bilirkişi raporu aldırılarak, bu görüntülerde çocukların kullanılıp kullanılmadığı, içeriklerinde şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin bir ilişki türü olup olmadığı saptanıp, rapordaki belirlemeye göre sanık hakkında TCK’nın 226. maddesi fıkralarından hangisinin uygulanacağı tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında eksik kovuşturma sonucunda TCK’nın 226/1.maddesinden yazılı şekilde hüküm kurulması,” şeklindedir.

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015 / 24407 Esas 2016 / 5308 sy ilamı :

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, Kanunda 227/1-d biçiminde bir maddenin bulunmaması ve eylemin iddianamede açık şekilde TCK’nın 226/1-d maddesinde yazılı suçla ilişkilendirilmesi karşısında, tebliğnamede sanığa ek savunma hakkı tanınmasına ilişkin bozma görüşüne iştirak edilmemiş, başkaca nedenler de yerinde görülmemiştir.

Ancak; Suça konu görüntülerle ilgili olarak bilirkişi incelemesi yaptırılarak, sanığın eyleminin suç oluşturup oluşturmadığı, oluşturuyorsa görüntülerin içeriklerinde TCK’nın 226. maddesinin 3. ya da 4. fıkralarında yazılı durumların var olup olmadığının belirlenmesi, bunun sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği halde, eksik kovuşturma ile TCK’nın 226/1-d maddesinden hüküm kurulması, Sonuç: Bozmayı gerektirmiş ve sanık …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA

GÖRÜNTÜLERİN NİTELİĞİ İLE ELE GEÇİRİLİŞ ŞEKLİ VE SAYISI DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE KİŞİSEL AMAÇLI OLARAK BULUNDURULMASI HALİNDE BERAAT KARARI VERİLMELİDİR.

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2017 / 6211 Esas  2019 / 8594 Karar Sy İlamı :

1- Sanığa yükletilen özel hayatın gizliliğini ihlal eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

TCK’nın 53/1-b maddesinin, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile iptal edilmesinin, infaz evresinde resen gözetilebileceği, Sanığın, katılana ait görüntüleri kayda alması nedeniyle arttırım uygulanmasına ilişkin hüküm fıkrasında uygulanan kanun maddesi yazılmamış ise de, bu eksikliğin yerinde tamamlanabileceği, Anlaşıldığından, sanık …’ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,

2- Müstehcenlik suçundan kurulan hükmün temyizinde ise; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak; a) TCK’nın 226/4. maddesindeki “doğal olmayan” kavramının bireylerin cinsel yaşamının içerisinde yeri olmayan, aşağılayıcı veya toplumun geneli tarafından da doğal olarak kabul edilmeyen ilişkileri tanımlamaktadır. Dairemizin istikrar kazanan içtihatları doğrultusunda TCK’nın 226/4. maddesi kapsamında kabul olunmayan cinsel birleşmelere ait görüntüler bu kavram içerisinde değerlendirilemeyecektir.

Somut olayda; başka bir soruşturma sebebiyle sanığın cep telefonunda yapılan bilirkişi incelemesi sonucu, mevcut görüntülerin TCK’nın 226/4. maddesi kapsamında bulunmadığının belirtilmesi karşısında, bu görüntülerin niteliği ile ele geçiriliş şekli ve sayısı değerlendirildiğinde kişisel amaçlı olarak bulundurulduğunun kabulü gerektiği gözetilmeden, sanığın beraatı yerine mahkûmiyetine hükmedilmesi,HÜKMÜN BOZULMASINA” şeklindedir.

**MÜSTEHCENLİK SUÇU **

ELE GEÇİRİLEN GÖRÜNTÜLERİN SAYI GÖZETİLEREK ALT SINIRDAN UZAKLAŞILMALIDIR.

T.C Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016 / 9048 Esas 2018 / 11261 Karar  sy ilamı :

TCK’nın 226/4 ve 226/3. maddesinin 2. cümlesindeki suçların oluşabilmesi için, şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin ya da içerisinde çocukların, temsili çocuk görüntülerinin veya çocuk gibi görünen kişilerin bulunduğu müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin, ülkeye sokulması, çoğaltılması, satışa arz edilmesi, satılması, nakledilmesi, depolanması, ihraç edilmesi, bulundurulması ya da başkalarının kullanımına sunulması gerekmektedir.

Suçların sayılan bu seçimlik hareketlerinden depolama öğesi, bilişim alanında “bir bellek cihazına veriyi yerleştirmek veya saklamak” anlamına gelmektedir (www.tdk.gov.tr).

Bir bilişim sisteminde depolamanın söz konusu olabilmesi için verilerin ileride yeniden kullanabilme amacıyla biriktirilmesi, tasnif edilmesi ve sanal ürünün niteliğine göre yeteri kadar bulundurulması gereklidir. Gelişen teknoloji ve sağladığı hizmetler karşısında depolama veya bulundurma işlemi, bilgisayar, telefon, kamera gibi araçların hafızasını oluşturan donanımlar, USB bellekler, CD-DVD, harici disk gibi eşyalar ile bulut (cloud) sistemlerinde gerçekleştirilebilir. Müstehcenlik suçunda ürünlerin depolanması veya bulundurulmasının söz konusu olabilmesi açısından, tek bir müstehcen ürünün tespiti bile yeterli olacaktır.

Ancak kanunilik ilkesi gereği, depolama veya bulundurma eylem ve amacı olmaksızın, salt görüntülere bakmak, seyretmek veya dinlemek suretiyle bu suçlar işlenemez.

Dolayısıyla bilgisayarların işletim sistemleri ile internet tarayıcılarının özellikleri gereği müstehcen verilerin bir internet sitesinin ziyaret edilmesi sırasında otomatik olarak ilgili sistem dosyasına geçici bir şekilde kaydedilmiş olması halinde iradi olmayan bu işlem nedeniyle kural olarak suçun manevi unsuru olan depolama veya bulundurma kastının varlığı söz konusu değildir.

Fakat kullanıcı tarafından gizlenmek maksadıyla müstehcen verilerin bilerek sistem dosyaları arasına [geçici internet dosyaları (temporary internet files)] atıldığının veya internet sitelerini ziyareti sırasında görüntülerin otomatik olarak bu dosyalarda biriktiği bilincinde olan failin daha sonra bu dosyaları açarak görüntüleri yeniden kullandığının teknik olarak tespiti gibi halleri istisna olarak düşünmek gerekir.

Aynı şekilde, müstehcen görüntülerin, internet ortamından ya da başka bir yolla (örneğin başka bir şahıstan temin edilen video dosyasının flash bellek aracılığıyla bilgisayara atılması), seyretmek amacıyla indirip-yükledikten sonra silinmesi ile de suç oluşmayacaktır.

Zira silinen bu verilerin ancak özel yazılımlar aracılığıyla geri getirilmesi mümkün olup yine depolama veya bulundurma kastı yoktur. Ancak, failde önceden depolama veya bulundurma iradesinin bulunup bulunmadığı kastının ortaya çıkarılması açısından, görüntülerin temin edildikten sonra ne kadar süre tutulduğu, görüntülerin sayısı, silinen veriler için ayrı bir tasnifleme yapılıp yapılmadığı (örneğin özel isimler verilen klasörlerde tutma gibi), daha profesyonel kullanıcılar açısından, silinen verileri geri getirip tekrar tekrar kullanmak amacıyla sistemde özel bir yazılım bulundurulup bulundurulmadığı gibi hususların teknik olarak incelenip araştırılması gereklidir.

Bu açıklamalar ışığında, Kovuşturma aşamasında alınan bilirkişi raporundaki “porno tespiti yapılan dosyaların internet tarayıcılarına ait ilgili bölümlerde tespit edilmesinden dolayı söz konusu kayıtların internet yoluyla indirildiği net bir şekilde tespit edilmiştir” ve “söz konusu tespitlerin internet tarayıcılarına ait sistem dosyaları üzerinde yapılmış olduğu..” şeklindeki bulgular karşısında,

suça konu bilgisayarın sabit diskinde tespit edilen müstehcen görüntülerin geçici internet dosyaları arasında olup olmadığı hususunda ve bu görüntülerin işletim sistemi tarafından bir internet sitesinin ziyaret edilmesi sırasında otomatik olarak mı veya kullanıcı tarafından iradi olarak mı indirildiği ya da başka bir ortamdan kopyalanmak suretiyle mi belirtilen dosyalar içerisine kaydedildiğinin belirlenmesine yönelik olarak,

soruşturma aşamasında jandarma kriminal tarafından bilgisayarda yapılan inceleme sonucu düzenlenen ve müstehcen olduğu değerlendirilen verilerin aktarıldığı CD-DVD’ler yerine adli emanetteki orijinal sabit diskten alınan imaj üzerinden, kuşkuya yer bırakmayacak nitelikte, detaylı ve denetime açık uzman bilirkişiden alınacak rapor doğrultusunda sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2- Kabule göre de; ele geçen müstehcen görüntülerin sayısı gözetilerek alt sınırdan uzaklaşılmaması, Bozmayı gerektirmiş ve sanık …’in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki isteme aykırı olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA

mustehcenlik-sucu-beraat-kararlari

507 ADET MÜSTEHCEN GÖRÜNTÜ OLMASI KARŞISINDA, BİLİNÇSİZCE İNDİRDİM SAVUNMASI İNANDIRICILIKTAN UZAKTIR.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012 / 9694 Esas  2013 / 14022 Karar sy ilamı :

Dava ve Karar: Müstehcenlik suçundan sanık C.’in yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan mahkumiyetine dair Tekirdağ 1. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 26.05.2010 gün ve 2010/104 Esas, 2010/266 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

Sanık hakkında eylemine uyan 5237 sayılı TCK.nın 226/3-C-2. maddesi gereğince hapis ve adli para cezasına birlikte hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde sadece hapis cezası tayin edilmesi suretiyle eksik ceza belirlenmesi ve sanığın tekerrüre esas mahkûmiyeti bulunmasına rağmen tekerrür hükümlerinin uygulanmaması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Sanığın çocuk pornografisine ilişkin görüntü indirdiğinin Avusturya Interpolü tarafından ihbar edilmesi üzerine başlatılan soruşturmada,

sanığın iş yerinde usul ve yasaya uygun olarak yapılan arama sonucu bilgisayarına el konulduğu, el konulan bilgisayar üzerinde yapılan incelemede 507 adet çocuk pornografisi ile ilgili müstehcen görüntüyü bilgisayarında depoladığının anlaşıldığı, bu eylemin TCK.nın 226/3-c 2. maddesinde yer alan suçu oluşturduğu, görüntü sayısı gözetildiğinden sanığın bilinçsiz şekilde görüntüleri indirdiği şeklindeki savunmasının inandırıcılıktan uzak olduğu anlaşılmıştır.

Sonuç: Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin eleştiri dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle eleştiri dışında usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 26.12.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi

“DOĞAL OLMAYAN CİNSEL DAVRANIŞLAR” A İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

T.C YARGITAY . Ceza Genel Kurulu 2018 / 14-461 Esas  2020 / 323 Karar sy. İlamı :

Cinselliğin hangi hâlinin doğal veya normal olduğu, zamana ve topluma hatta her toplum içerisindeki gruplara veya bireylere göre değişiklik gösterebilir. Bu bakımdan yalnızca bir erkek ile kadının vajinal yoldan cinsel ilişkiye girmelerinin doğal olduğunu söylemek bilimsel bir karşılık bulmayacağı gibi, bireylerin cinsel yaşamlarına ve eğilimlerine gereğinden fazla müdahaleyi de beraberinde getirecektir.

Doğal olmayan yollardan gerçekleştirilen cinsel davranışların tayininde; değişik anlayışları aşağılayıp yok etme eğilimiyle, farklılıklara karşı katı bir hoşgörüsüzlükle veya aşırıya kaçan görüşlerle hareket edilmemeli, buna mukabil insan fıtratını zedeleyecek nitelikte aşağılayıcı boyutlara ulaşan eylemlere de müsamaha gösterilmeyerek genel adabın korunmasına çalışılmalıdır. Zira bireylerin davranışlarına, genel ahlaki değerlere zarar vereceği yönünde oluşan kaygıların ötesinde toplum açısından gerçek ve ciddi sakıncalar doğmadıkça karışılmaması esastır. Kaldı ki bir davranışın ahlaki ve psikolojik yönlerden sorgulanabilirliği onun suç olmasını gerektirmez.

Öyleyse anal veya oral yollardan, eşcinsel ya da toplu hallerde gerçekleştirilen yahut cinsel haz alma duygusunu tatmine yönelik olarak üretilmiş çeşitli objelerle gerçekleştirilen cinsel ilişki veya davranışların sırf toplumun bir kısmı bakımından rahatsız edici olarak görülmesi nedeniyle bireylerin cinsel yaşam ve eğilimleri içerisinde yer almadığı

ve dolayısıyla doğal olmadığı söylenemeyecektir. Ancak örneğin, ürofili, koprofili veya ensest gibi aşağılayıcı, bireylerin cinsel yaşamları içerisinde yer alması veya kimse tarafından onaylanması mümkün olmayan, ensest örneği özelinde insan türünün biyolojik devamlılığını tehlikeye sokan parafilik eylemlerin doğal olmayan yollardan yapılan cinsel davranışlar olduğu kabul edilmelidir.” Şeklindedir.

Yargıtay 4.Ceza Dairesi  2021/ 32862  E.  2021 / 29512K. Sy ilamı :

Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25/06/2020 tarihli, 2018/18-461 esas ve 2020/323 sayılı kararında da belirtildiği üzere; cinselliğin hangi hâlinin doğal veya normal olduğu, zamana ve topluma hatta her toplum içerisindeki gruplara veya bireylere göre değişiklik gösterebilir.

Bu bakımdan yalnızca bir erkek ile kadının vajinal yoldan cinsel ilişkiye girmelerinin doğal olduğunu söylemek bilimsel bir karşılık bulmayacağı gibi, bireylerin cinsel yaşamlarına ve eğilimlerine gereğinden fazla müdahaleyi de beraberinde getirecektir. Doğal olmayan yollardan gerçekleştirilen cinsel davranışların tayininde; değişik anlayışları aşağılayıp yok etme eğilimiyle, farklılıklara karşı katı bir hoşgörüsüzlükle veya aşırıya kaçan görüşlerle hareket edilmemeli, buna mukabil insan fıtratını zedeleyecek nitelikte aşağılayıcı boyutlara ulaşan eylemlere de müsamaha gösterilmeyerek genel adabın korunmasına çalışılmalıdır.

Zira bireylerin davranışlarına, genel ahlaki değerlere zarar vereceği yönünde oluşan kaygıların ötesinde toplum açısından gerçek ve ciddi sakıncalar doğmadıkça karışılmaması esastır. Kaldı ki bir davranışın ahlaki ve psikolojik yönlerden sorgulanabilirliği onun suç olmasını gerektirmez.

Öyleyse anal veya oral yollardan, eşcinsel ya da toplu hallerde gerçekleştirilen yahut cinsel haz alma duygusunu tatmine yönelik olarak üretilmiş çeşitli objelerle gerçekleştirilen cinsel ilişki veya davranışların sırf toplumun bir kısmı bakımından rahatsız edici olarak görülmesi nedeniyle bireylerin cinsel yaşam ve eğilimleri içerisinde yer almadığı ve dolayısıyla doğal olmadığı söylenemeyecektir.

Ancak örneğin, ürofili, koprofili veya ensest gibi aşağılayıcı, bireylerin cinsel yaşamları içerisinde yer alması veya kimse tarafından onaylanması mümkün olmayan, ensest örneği özelinde insan türünün biyolojik devamlılığını tehlikeye sokan parafilik eylemlerin doğal olmayan yollardan yapılan cinsel davranışlar olduğu kabul edilmelidir.

Yapılan açıklamalar ışığında; TCK’nın 226. maddesinin dördüncü fıkrasındaki “Doğal olmayan yoldan yapılan” kavramının, insanları aşağılayıcı veya kimse tarafından, bireylerin cinsel yaşamları içerisinde yer almasının onaylanması mümkün olmayan ya da ensest örneğindeki gibi insan türünün biyolojik devamlılığını tehlikeye sokan cinsel davranışlara ilişkin parafilik eylemleri kapsaması ve sanıktan

ele geçirilen suça konu ürünlerdeki görüntülerinin bu nitelikte olmaması karşısında, incelemeye konu müstehcen ürünlerin niteliği ile sanığın bu ürünleri satışına mahsus alış veriş yerleri dışında satmak veya satışa arz etmek amacıyla bulundurması nedeniyle eyleminin,TCK’nın 226/1-(d) bendi kapsamında kaldığı gözetilmeden, aynı Kanunun 226/4. maddesinden hüküm kurulması, Sonuç: Kanuna aykırı ve sanık …’un temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA”  şeklindedir.

Yargıtay bu kararında TCK 226/4 maddesindeki doğal olmayan cinsel davranışlara ilişkin detaylı açıklamalarda bulunmuştur.

TCK 226/4 MADDESİNDEKİ SUÇTA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ GÖREVLİDİR.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012 / 8870 Esas  Karar: 2014 / 2398 Karar :

Dava ve Karar: Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü: Sanığın TCK.nın 226/1-c maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre ele geçen suça konu CD’lerde grup halinde, lezbiyen, anal ve oral yollardan yapılan cinsel içerikli görüntüler bulunduğu bu görüntülerin doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ait olduğu gözetilerek, sanığın eyleminin

TCK.nın 226/4 üncü maddesindeki suçu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirmesinin asliye ceza mahkemesine ait olması nedeniyle, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hak saklı kalmak suretiyle sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 s. Kanunun 8/1 inci maddesi gözetilerek CMUK.nın 321 ve 326 ncı maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 26.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Müstehçenlik suçu da, mutlaka avukatla takip edilmesini tavsiye ettiğimiz suç türlerindendir. Sizlerin de müstehçenlik suçu konusunda bir avukata ihtiyacınız olursa bizlerle iletişime geçebilirsiniz.

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir