asten-oldurmeye-tesebbus-sucu-ile-kasten-yaralama-suclarinin-farklari

KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS SUÇU İLE KASTEN YARALAMA SUÇLARININ FARKLARI (YARGITAY KARARLARIYLA) 2024

KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS SUÇU İLE KASTEN YARALAMA SUÇLARININ FARKLARI (YARGITAY KARARLARIYLA)

Bu yazımızda sizlere Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu İle Kasten Yaralama Suçlarının Farklarından bahsedeceğiz. Bilindiği üzere ağır bir yaralama eylemi olduğu zaman, bu durumun kasten yaralama mı yoksa kasten öldürmeye teşebbüs mü olacağı noktası önemli bir noktadır. Alınabilecek ceza açısından çok büyük bir fark bulunmaktadır. Bizler de farklarının anlaşılması açısından iki adet ceza genel kurulu kararını sizlerle paylaşacağız.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/1-88 Esas 2008/184 Karar 08.07.2008 tarihli ilamı şu şekildedir :

Sanığın kasten insan öldürmeye kalkışma suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda özel daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, suçun nitelendirilmesine ilişkindir.

İncelenen olayda;

Sanık M……. tarafından işletilen İzmir ………..Şirinyer’deki………..P……. isimli birahaneye 27 …………2003 günü …:00 sıralarında alkollü bir şekilde gelen ve bir süre arkadaşıyla birlikte içki içtikten sonra birahanenin kapanacağı yolundaki uyarı sonrasında tartışma çıkarıp hesabı ödemeden ayrılmak isteyen mağdur S….’ın dışarı çıkarıldıktan birkaç dakika sonra işyerinin önüne bıçakla gelip birahanenin camlarını kırdığı, personeliyle birlikte dışarı çıkan sanık M………’in uzaklaşmasını söylemesine karşın mağdurun işyeri önünden ayrılmadığı, sanığın bir ara fırsatını bularak mağdurun elindeki bıçağı mücadele ederek aldığı, akabinde mağdurun zorla birahane önünden uzaklaştırılmaya çalışıldığı sırada gece karanlığında çıkan kavgada sanığın rastgele salladığı bıçak darbesinin mağdurun karın bölgesine isabet ettiği, iç organ yaralanmasına neden olmayan kesici delici alet yarası nedeniyle mağdurun hayati tehlike geçirecek biçimde yaralandığı dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır.

Etkili eylem suçu ile kasten insan öldürmeye kalkışma suçu arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayanır. Birinci durumda sadece daha hafif sonuç (darp ve yaralama) istenilmiş olup daha ağır sonuç (ölüm) istenilmiş değildir. Fail daha ağır sonucun gerçekleşmesini istediği takdirde, kastın insan öldürmeye yönelik olduğu kabul edilir.

Sonuçlarını bilerek ve isteyerek fiili işleme iradesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir. Öldürme kastının varlığı ise;

a) Fail ile mağdur arasında olay öncesine dayalı, öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunup bulunmadığı,

b) Olayda kullan ilan vasıtanın öldürmeye elverişli olup olmadığı,

c) Mağdurdaki darbe sayısı ve şiddeti,

d) Darbelerin vurulduğu bölgenin hayati önem taşıyıp taşımadığı,

e) Failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği,

f) Olay sonrası mağdura yönelik davranışları, başka bir anlatımla olayın kendine özgü tüm özellikleri dikkate alınarak saptanmalıdır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; geceleyin, kavganın hareketli ortamında, rastgele salladığı tek bıçak darbesi ile mağduru iç organ yaralanmasına neden olmayacak biçimde yaralayan sanığın hayati bölgeleri özellikle seçtiğine ve eylemini sürdürmesine mani bir hal bulunduğuna dair kanıt da mevcut olmadığına göre, olayda yaralama kastı ile hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle; Yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA

Yukarıdaki ceza genel kurulu kararında belirtildiği üzere, öncelikle sanığın kastının ne olduğuna bakılması gerekmektedir. Bu durumun anlaşılması için ise,  olaydan önceki ve sonraki davranışlarına dikkat edilmelidir.

Yukarıdaki karara göre Öldürme kastının varlığı için kriterler şunlardır :

  • Eylemi gerçekleştiren kişi ile, eylemin mağduru arasında; olaydan önce öldürme eylemi gerçekleştirecek derecede bir husumet bulunup bulunmaması,
  • Eylemi gerçekleştirmede kullanılan aracın veya silahın, öldürmeye elverişli olup olmaması ,
  • Eylemin gerçekleştiren kişinin, eylemin mağduruna karşı darbe adedi ve darbenin şiddeti ,
  • Eylemin mağdurunun almış olduğu darbenin, vücudunun neresine isabet ettiği ve isabet eden noktanın hayati bir bölge olup olmaması,
  • Eylemi gerçekleştiren kişinin, yaralama/öldürme eylemini kendi isteğiyle mi sonlandırdığı yoksa başka engel olan bir durumundan dolayı mı sonlandırdığı,
  • Eylemi gerçekleştiren kişinin olaydan sonraki davranışları,
  • Olayın kendine özgü bütün özellikleri

Yukarıda madde madde belirttiğimiz üzere Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bir yaralama eyleminin  kasten yaralama suçunu mu, kasten öldürmeye teşebbüs suçunu mu oluşturacağı noktasında bu kriterleri esas almaktadır.

Somut olayda ise, birahanede içki içen bir kişinin, birahane sahibinin dükkanı kapatmak istemesi üzerine çıkan tartışmada, mağdurun elindeki bıçağı alarak, rastgele sallayarak tek bir bıçak darbesi vurması, bu bıçak darbesinin karın bölgesine gelmesi ancak iç organ yaralanmasına sebep olmaması, sanığın karın bölgesini özellikle seçmemesi, aralarında husumet bulunmaması, eylemi de sürdürmesine engel bir durum olmaması nedenleriyle, bu durumun kasten öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturmayacağı, kasten yaralama suçunu oluşturacağına karar vermiştir.

kasten-oldurmeye-tesebbus-sucu-ile-kasten-yaralama-suclarinin-farklari

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016-624 Esas  2021-150 Karar sayılı 30.03.2021 Tarihli kararı şu şekildedir :

“5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suça teşebbüs” başlıklı 35. maddesinde;

“Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır.

Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.

Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna “subjektif unsur” denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, …, 2000, s.315.)

Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK’nın teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 tarihli ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır.

Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.

5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.

İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.

Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konularının sırasıyla değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.

Bir tarafta sanık …, kardeşi inceleme dışı sanık … ve inceleme dışı mağdur sanık …’nun bulunduğu 1. grup ile diğer tarafta mağdurlar …, …, inceleme dışı mağdur sanık … ve inceleme dışı sanık …’nın bulunduğu 2. grubun olay günü 27.10.2012 tarihinde Kılavuzlu Parkı ve Dereli köyünde alkol aldıktan sonra aynı gün saat 22.30 sıralarında Şeyh Adil Mahallesi 24. Sokak’ta bulunan parkın içerisinde karşılaştıkları, mağdur … ve inceleme dışı mağdur sanık … arasında önceye dayanan münakaşanın hangi tarafça çıkarıldığı tespit edilemeyen tartışmaya ve akabinde kavgaya dönüştüğü, inceleme dışı mağdur sanık …’in mağdur …’ye bir yumruk vurduğu, mağdur …’nin de inceleme dışı mağdur sanık …’e

yumrukla vurduğu, bunun üzerine sanık …’ın olaydan sonra kendi rızası ile teslim ettiği ekmek bıçağı ile mağdur …’nin sol göğsüne bıçakla vurduğu, mağdur …’nin yere düştüğü, bu esnada mağdur …’yi kurtarmaya çalışan inceleme dışı mağdur sanık …’yı kolundan basit bir tibbi müdahale ile giderilebilcek şekilde yaraladığı, kavgayı ayırmaya gelen inceleme dışı mağdur …’yı da elindeki bıçakla kalçasından basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı, yerde yatmakta olan mağdur …’nin bu kez boynuna ve karnına bıçakla vurmaya devam ettiği, bu aşamada araya girip mağdur …’yi yerden kaldırmak isteyen mağdur …’i de sol koltuk altı bölgesine bıçakla vurarak hayati tehlike geçirecek şekilde yaraladığı, mağdur … ile inceleme dışı mağdur …’ın mağdur …’yi birlikte araçla hastaneye götürdüğü, mağdur …’nin hayati tehlike geçirdiği ve ameliyata alındığı olayda;

1- Sanık …’in mağdur …’a yönelik eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğu; sanığın kavga ortamında olaydan sonra teslim ettiği mavi beyaz plastik saplı kesici kısmı 12 cm, sap kısmı 13 cm olan öldürmeye elverişli ekmek bıçağı ile önce mağdur …’nin sol göğsüne bıçakla vurduktan sonra mağdurun yere düşmesine rağmen boynuna ve karnına bıçakla vurmaya devam ederek mağduru sol koltuk altı göğüs bölgesindeki yaralanmanın ,

toraksa nafiz hayati tehlike geçirecek nitelikte olduğu, sanığın eylemine diğer mağdur …’ün müdahalesi sonucu son vermek zorunda kaldığının anlaşılması karşısında; sanığın olayda kullandığı ekmek bıçağının öldürmeye elverişli olması, mağdur …’deki yaralanmaların niteliği ve sayısı sanığın olay öncesi, olay esnası ve sonrasındaki davranışları bir bütün olarak değerlendirildiğinde eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının kasten adam öldürme suçuna teşebbüse yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla birinci uyuşmazlık konusu bakımından haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Genel Kurul Üyesi; Sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

2- Sanık …’in mağdur …’e yönelik eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğu; sanığın kavgayı ayırmaya çalışan, bu nedenle araya girip mağdur …’yi yerden kaldırmak isteyen mağdur …’i sol koltuk altının 20 cm altında 2 cm genişliğinde toraksa nafiz, hayati tehlike geçirecek şekilde yaraladığının anlaşılması karşısında; mağdurdaki yara sayısının tek oluşu, mağdurun yaşamsal bölgesini hedef aldığına ilişkin belirleme yapılamayışı ve sanığın ciddi bir engel olmamasına karşın eylemine kendiliğinden son vermesi hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir.”

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, daha önceki kararda belittiğimiz kriterleri belirtmiş ardından, bir failin iki ayrı kişiye karşı eylemlerini ayrı ayrı değerlendirmiş :

Birinci mağdura karşı: önce sol göğsüne bıçakla vurduktan sonra, kişinin yere düşmesine rağmen boynuna ve karnına birer kez daha bıçakla vurmuştur. Dolayısıyla hayati bir bölgeye, 3 kere, hem de 1 tanesini vurduktan sonra yere düşmesine rağmen iki kere daha hayati bölgelerine bıçakla vuran kişinin eylemini kasten öldürmeye teşebbüs olarak değerlendirmiştir.  

İkinci mağdura karşı ise : İkinci mağdur kavgayı ayırmaya çalışmış ve birinci mağduru yerden kaldırmak istemiştir. Fail ikinci mağduru sol koltuk altının 20 cm aşağısından 2 cm genişliğinde yaralamıştır. Tek bıçak darbesi olması ve eylemi kendiğinden sonlandırması karşısında bu eylemin de kasten yaralama eylemi olduğuna karar vermiştir.

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu İle Kasten Yaralama Suçlarının Farkları nı sizlere iki adet ceza genel kurulu kararı ile izah etmeye çalıştık. Bu tür davalar, bizlerin mutlaka bir avukatla takip etmenizi tavsiye ettiğimiz davalardır. Sizlerin de bu konuda bir avukata ihtiyacınız olursa bizlerle iletişime geçebilirsiniz.

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir